Her çocuk bireysel farklılık ile dünyaya gelir ve tamamen farklı özelliktedir. Bu nedenle çocuklar, iç dinamikleri ve mizacı gereği aynı olaya farklı tepkiler verir. Dolayısıyla çocuğa karşı yaklaşım şekli de bireysel özellikler göz önünde bulundurularak olmalıdır.
Ebeveynin çocuğuna gösterdiği yanlış tutumlar, ebeveynin sevgisizliği, ilgisizliği, çocuğunun ihtiyaçlarını zamanında karşılamaması, aile içi çatışmalar, boşanma, ölüm, ayrılık, genetik yatkınlık gibi birçok etken çocukta davranış problemlerine neden olabilir.
Bu davranış problemleri; obsesyonlar, tikler, parmak emme, tırnak yeme, kaka tutma, alt ıslatma, diş gıcırdatma, dışkı kaçırma, uykuda korku, uykuya dalamama, öfke nöbetleri, saldırganlık, geç konuşma, kekemelik, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, çocukluk mastürbasyonu, yalan söyleme, çalma davranışı ve inatçılık gibidir.
Çocukta davranış problemlerinden herhangi biri fark edildiğinde vakit kaybetmeden önlem alınmalıdır. Önlem alınmadığı takdirde bu problemler ilerleyerek ergenlik döneminde çocuk ile aile arasındaki çatışmalara neden olur. Bu çatışmalar neticesinde ailesini karşısına alan ergen bir yandan kişilik oluşumunu tamamlamaya çalışırken bir yandan da yetişkinliğe adım atmaya çalışır ancak bu, çoğu zaman sağlıklı gerçekleşmez ve durum psikopatolojiye dönüşebilir. Masum ve sorunsuzca dünyaya gelmiş olan çocuk, yetişkin olduğunda ruh sağlığı bozulmuş bir birey olarak hayata devam eder.