“Babamın bizi gezdirdiğini pek hatırlamam. Hergün işten eve gelir, televizyonun başına oturur, yüzümüze bakmak yerine uyuklayana kadar televizyona bakardı. Dövmesi, sövmesi olmazdı ama muhabbeti, sohbeti de olmazdı. Haftasonları bile evde oturur, bizimle dışarda eğlenceli birşey yapmazdı. Özetle diyebilirim ki; onunla aynı evde ama ayrı dünyalarda gibiydik.”
Anne ya da baba, depresyon hastasıysa çocuk da depresif özellikler gösterir.
Evden dışarı çıkmayı pek sevmeyen, keyifsiz, isteksiz, mutsuz ve karamsar biriysen çocuğun da senle birlikte şekillenir ve yaşam sevincini zamanla o da yitirmeye başlayabilir.
Her çocuk yaşam sevinci ile doğar. Bu sevinç çocuğun gözlerinde saklıdır. Yaşam sevinci olan çocuk, bakışlarından ışık saçar. Gülücükleriyle bu ışığı yansıtır. Meraklı olması ve soru sorması da ona yakışan en güzel giyisilerdendir.
Lakin öyle çocuklar görüyorum ki yüzlerini hüzün kaplamış, sanki dünyanın tüm dertleri onların omuzlarında. Bu çocukların çoğu mutsuz, sıkılgan, yorgun, konuşmaya mecalleri bile yok hatta niye yaşıyorum der gibi ruhları.
Değerli anne babalar; DEPRESYONUN İLACI, İSTEMESEN DE HAREKETE GEÇMENDİR.
İnsan beyni hareket etmek üzere programlanmıştır. Zira insan, hareket etmediğinde hastalanır. Fiziksel sağlık için nasıl ki spor yapmak önemlidir, ruhsal sağlık için de öyledir. Spor yapmak, yeni bir uğraş edinmek, sanatsal aktivitelere katılmak, sevdiklerinle buluşmak, seyahat etmek hatta muhtaçlara yardım etmek yani ilgi alanına giren her türlü hareket, beyinde mutluluk hormonlarının salınımını başlatır. Dolayısıyla depresyon ile başetmen kolaylaşır.
Velhasıl;
“Biz her insanın kaderini, kendi gayretinde kıldık.” ayetinde buyurulduğu gibi, gayret için önce hareket gereklidir. İstek de hareketle gelecektir.
Müjde Yahşi