Gıdıklamak dediğimde ilk aklınıza gelen şey nedir diye sorsam; sanıyorum birçoğunuz gülmek ve eğlenmek diyebilirsiniz.
Çocuğu gıdıklamak, ilk bakışta eğlenceli ve komik gibi görünse de aslında gerçek olan bu değildir zira, gıdıklama anında eğlenen yalnızca yetişkindir.
Çocuğu gıdıklamaya başladığımızda çocuk kendi kontrolünü kaybeder ve kontrol yetişkine geçer. Çocuğun tepkisi her ne kadar kahkaha olsa da bu eylem, aslında gıdıklanma refleksinin bir sonucudur.
Gıdıklanma refleksi, tıpkı korku gibi savunma sistemimizin gösterdiği edilgen bir eylemdir. Kimsenin kendi kendini gıdıklayamadığı bu yüzdendir.
Vücudumuzdaki gıdıklanan bölgeler, en savunmasız ve en az korunan bölgelerdir. Gıdıklanma esnasındaki çıkan kahkahalarımız aslında beynimizden gelen “kendini korumaya al” sinyallerinin vücudumuzda gösterdiği istemsiz tepkileridir. Gıdıklanırken kıvranmalarımız ve gıdıklanan bölgelerini sıkıştırmamız saldıraya karşı kendimizi korumak için gösterdiğimiz tepkilerimizdendir.
Öyle ki gıdıklama, tarihte bir işkence yöntemi olarak bile kullanılmış. Çin’de Antik çağda mahkemelerin verdiği cezalar arasında gıdıklama işkencesi de var. Hatta 2. Dünya Savaşı’nda gıdıklama Naziler tarafından da işkence yöntemi olarak kullanılmış.
Yani çocuk komik olduğu için ya da eğlendiği için gülmüyor olabilir !
O nedenle asla çocuktan izin almadan çocuğu gıdıklamak doğru değildir. Mutlaka çocuktan izin almak gerekir.
“Gıdıklamaca oynayalım mı?”
“Seni gıdıklayabilir miyim?
“Seni gıdıklamama izin verir misin?
Şeklinde çocuktan mutlaka izin almamız ve “dur”, “yeter”, “yapma” dediğinde de gıdıklamayı anında sonlandırmamız gerekir.
Şunu iyi bilelim ki izin almadan çocuğu gıdıklamak, çocuğa yapılan duygusal bir istismardır ve çocuk bu istismarın izlerinin yaşam boyu etkisinde kalabilir.
Unutmayalım ki eğlence karşılıklı olandır. Tek taraflı olan eylem ancak, bir istismardır.
Müjde Yahşi