Bir anda hiç duymadığımız bilmediğimiz bir kelime, öyle bir hayatımıza girdi ki ne olduğunu anlayamadık.
Ha geldi ha gelecek derken gelmesiyle kaygıları da beraberinde getirdi.
Şu sıra sırf sonumuz ne olacak kaygısı ile uzmanlara başvuran danışanların sayısını bile etkiledi.
Yetişkinler olarak düşünün ki virüs ile ilgili bu belirsizlik bizleri bile kaygılandırıyor ise, peki çocuklar ne yapmasın?
Çocukların en tahammül edemediği ve başedemekte zorlandığı şey belirsizliktir.
Çocuklar soyut düşünemez. Virüs nedir bilmez. Çünkü göremedikleri, dokunamadıkları yani beş duyu organıyla hissedemediği herşey onlar için belirsizdir.
Çocuklar belirsiz bir durum ile başedemediğinde ortaya çıkan duygu ise korkudur, kaygıdır.
Etrafında maskeli ya da eldivenli insanların varlığı, sürekli olarak bu virüsün konuşulması, izlenen koronavirüsü haberleri, tedbiri aşan aşırı korunma ya da kaçınma davranışları ve çocuğun da dikkatli olması konusunda sürekli uyarılması çocukta fobilere ve kaygı bozukluğuna neden olabilir.
Ama yetişkinler olarak aslında biliyoruz ki bu virüs tedbir alınınca kontrol altına alınabilen ve diğer gripler gibi geçici belirtiler gösteren bir hastalık.
Ellerimizi 30-40 saniye düzenli yıkamak, ağzımızı burnumuzu deniz suyu ile düzenli temizlemek, tokalaşmamak, yakın temas kurmamak ya da gerekirse maske takmak gibi tedbirler bu virüsten korunmamızı sağlayabiliyor.
Dolayısıyla bu virüs de diğer bulaşıcı virüsler gibi çok geçmeden geçip gidecek ama kontrol altına almadığınız duygu ve davranışlarımızın bulaştırdığı kaygıların bıraktığı izler kolay kolay gitmeyecek.
Peki çocuğumuza bu hastalığı nasıl anlatabiliriz?
“Koranavirüsünün nasıl birşey olduğunu merak ediyor musun? Koronavirüs de diğer virüsler gibi bir virüs. Tıpkı grip virüsü gibi. Virüsleri şöyle düşünebilirsin; toz şekerinin her bir tanesinden daha minicik parçacıkların eşyalarımızın üzerinde durduğunu düşün. Biz bu parçacıkları çok minicik olduğu için gözümüzle göremiyoruz ancak mikroskopla görünebiliyorlar. O yüzden eşyalara dokunduğumuzda o eşyanın üzerinde eğer virüs varsa elimize bulaşıyor. Elimizi ağzımıza, gözümüze ya da burnumuza götürdüğümüzde virüs içimize girebiliyor ve bizi hasta edebiliyor. Tıpkı grip olduğumuzda ateşimiz çıktığı gibi, burnumuz aktığı gibi, hapşurduğumuz ve öksürdüğümüz gibi. Tek farkı içimize giren bu virüs akciğerlerimize doğru gittiği için nefes almamızı biraz zorlaştırabiliyor ama rahat ol çünkü yapılan araştırmalara göre bu virüs 15 yaşın altındaki çocuklarda saydığım bu bütün belirtiler görülmüyor çünkü çocukların vücudunda bu virüse karşı koruyucu bir sistem var ve çocukların vücudu bu virüsle çok başarılı şekilde mücadele edebiliyor. Bu mücadelede en çok zorlanan daha çok yaşlılar oldukları için, babaannelerimiz ve dedelerimize virüs daha kolay bulaşabiliyor. Koronavirüsünden korunabilmenin bir diğer yolu ise; hapşıran ve öksüren birinden kendini koruyabilmen çünkü hapşurduğumuzda veya öksürdüğümüzde içimizdeki virüsler havaya saçılıyor. O nedenle biz de hapşurduğumuzda ya da öksürdüğümüzde dirseğimizin iç kısmını kullanmalıyız ki virüs bizde varsa başka insanlara bulaştırmayalım daha fazla virüsün yayılmasına sebep olmayalım.” şeklinde anlatabiliriz.